*Suriye’nin Lazkiye, Deraa ve Tartus bölgelerinde başlayan ayaklanmalar, Türkiye'deki siyasi provokasyonlarla birleşiyor. Bu durum, hem Suriye hem de Türkiye için ciddi tehditler oluşturuyor.*
Suriye’deki mezhep çatışmaları, Esad rejiminin kalıntıları tarafından kışkırtılmakta. Cumhurbaşkanı Ahmet eş Şara’nın yönetimi, bu provokatif saldırıları bastırmayı başardı. Ancak, bu süreçte 250’ye yakın Suriye ordusu mensubu hayatını kaybetti. Ayaklanmanın elebaşıları yakalandı. Devlet görevlileri, Nusayrileri ziyaret ederek durumun sakinleştiğini bildirdi. Şara, “Biz onları affetmeyi düşündük, onlar ise bizi katletmeyi. Suçluları affetmeyeceğiz” diyerek kararlılığını ortaya koydu.
Avrupa Birliği, Esad rejiminin saldırılarını kınadı ve dış müdahalelerin durması çağrısında bulundu. Ancak, Türkiye’deki bazı gruplar, bu mezhep temelli kışkırtmayı kendi siyasi çıkarları için kullanmaya çalışıyor. CHP ve diğer muhalefet partileri, Suriye’deki durumu istismar ederek Türkiye’deki toplumsal huzursuzluğu artırma çabası içinde. Bu durum, Türkiye’nin iç güvenliğini tehdit eden bir faktör haline gelmekte.
CHP’nin bazı üyeleri, Suriye’deki Esad rejiminin tetikçilerine destek vermekte. Bu durum, Türkiye’deki Alevi ve Nusayri toplulukları arasında tedirginliğe yol açıyor. CHP Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır, Suriyeli sığınmacılar hakkında yaptığı açıklamalarla dikkat çekti. “Bu mülteciler 750 bin çocuk yapmışlar” diyerek, sığınmacıları hedef aldı. Bu tür açıklamalar, mezhepçilik ve ayrımcılığı körüklüyor.
Barış Atay gibi bazı CHP üyeleri, Suriye’deki kışkırtmalara destek vererek, Türkiye’deki toplumsal barışı tehdit ediyor. Atay, Esad’ın katliamlarını savunarak, Türkiye’deki Alevi toplulukları arasında bölünmelere neden oluyor. Bu tür söylemler, Türkiye’nin içindeki huzursuzluğu artırmakta ve mezhep çatışmalarını tetiklemekte.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, yaptığı açıklamalarla kışkırtmalara katkıda bulunuyor. “Anası, babası Alevi (Nusayri) olduğu için, insan olmaktan başka hiçbir suçları olmayanları katletme hakkını kendinde gören yobazları nefretle kınıyorum” diyerek, provokatif bir dil kullanmakta. Bu tür söylemler, Türkiye’deki Alevi ve Sünni topluluklar arasında gerginliğe yol açıyor.
Özcan’ın açıklamaları, Suriye’deki mezhep çatışmalarını Türkiye’ye taşımak isteyen grupların söylemleriyle örtüşmekte. Bu durum, Türkiye’nin içindeki huzursuzluğu artırmakta ve toplumsal barışı tehdit etmekte. Özcan’ın bu kışkırtmaları, Türkiye’nin Suriye ile olan ilişkilerini de olumsuz etkilemekte.
Suriye’deki mezhep çatışmaları, Türkiye’deki siyasi provokasyonlarla birleşerek, ciddi bir tehdit oluşturmakta. CHP ve diğer muhalefet partilerinin tutumları, toplumsal huzursuzluğu artırmakta. Bu durum, Türkiye’nin iç güvenliğini tehdit eden bir faktör haline gelmekte. Siyasi liderlerin bu konuda daha dikkatli olmaları gerekmekte.
Türkiye’nin, Suriye’deki gelişmelere karşı daha temkinli bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor. İçerideki kışkırtmalara karşı duyarlı olunmalı ve toplumsal barışın korunması için gerekli adımlar atılmalıdır. Aksi takdirde, Türkiye, mezhep çatışmalarının içine çekilebilir ve bu durum, ülkenin geleceğini tehdit edebilir.