Suriye lideri Ahmet Şara ile SDG komutanı Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, PYD'nin meşruiyet kazanıp kazanmadığı ve sığınmacıların geri dönüşü konularında önemli sorular doğuruyor. Bu anlaşma, Suriye'nin geleceği açısından kritik bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Ünal, bu anlaşmanın içeriği ve sonuçları hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Prof. Dr. Hasan Ünal, imzalanan anlaşmanın bir federasyon anlaşması olduğunu belirtti. Anlaşmanın 8 maddeden oluştuğunu ifade eden Ünal, bu durumun PKK/PYD için meşruiyet anlamına gelip gelmediğini sorguladı. Anlaşmanın tarafları arasında Suriye devleti ve SDG'nin bulunduğunu vurguladı. Özellikle 6. maddede, “Suriye devletinin Esad rejiminin kalıntıları ve ülkenin güvenliğiyle birliğini tehdit eden tüm unsurlara karşı mücadelesine destek sağlanması” ifadesinin yer aldığını belirtti.
Bu durum, Suriye devleti ve SDG'nin birlikte hareket ettiğini gösteriyor. Ünal, bu anlaşmanın ardından Türkiye'nin Suriye'deki örgütlere nasıl bir yaklaşım sergileyeceğini merak ettiğini dile getirdi. Kravatlı Teröristler dönemine geçildiğini ifade eden Ünal, Ahmet eş Şara'nın ilk kravat takan kişi olduğunu ve Mazlum Abdi'nin de muhtemelen benzer bir duruma gireceğini belirtti.
Ünal, Suriye'deki HTŞ'nin yönetimi ele geçirmesinin ardından Türkiye'nin Suriye'nin üniter yapısının önemini anladığını ifade etti. Cumhurbaşkanı ve Türk hükümetinin, herkesin kendisini içinde bulacağı bir anayasa fikrinin doğru olmadığını belirttiklerini aktardı. Hakan Fidan'ın, Ocak ayında Suriye'nin adının “Suriye Arap Cumhuriyeti” olacağını söylemesi, Suriye'nin milli devlet yapısının korunacağı anlamına geliyor.
Anlaşmada, “Kürt toplumunun Suriye devletinin asli bir unsuru olarak tanınması ve vatandaşlık ile anayasal haklarının güvence altına alınması” ifadesinin yer alması, diğer toplumların da anayasal haklarının güvence altına alınacağı anlamına gelebilir. Dürzi'lerin, Suriye'nin federasyon olmasını talep ettikleri ve aksi takdirde İsrail'e bağlanacaklarını ifade ettikleri biliniyor.
Prof. Dr. Ünal, anlaşmanın içeriğinde “Mültecilerin güvenli dönüşü” ile ilgili bir maddenin yer almasının dikkat çekici olduğunu belirtti. Bu durumun, Türkiye'nin kontrolündeki topraklara geri dönüşü ifade edebileceğini düşündüğünü aktardı. Normalde, Suriyelilerin geri dönüşü ve garantileri konusunun Suriye devletinin tek taraflı bir konusu olduğunu belirtti.
Türkiye'nin, “isteyenler gider” yaklaşımını sürdürdüğünü ifade eden Ünal, bu maddenin anlaşmaya eklenmesinin, Türkiye'nin kontrolündeki topraklara geri dönüşleri gündeme getirdiğini belirtti. Bu durum, ilerleyen süreçte Türkiye'ye “Suriye’den çekil” çağrılarının yapılmasına neden olabilir.
Sonuç olarak, Suriye'deki bu yeni anlaşma, bölgedeki dinamikleri değiştirebilir. Suriye karabasanının yeni bir aşamaya girdiği düşünülüyor. Anlaşmanın içeriği ve tarafların tutumları, Suriye'nin geleceği açısından kritik bir öneme sahip. Sığınmacıların durumu ve Türkiye'nin rolü, önümüzdeki dönemde daha fazla tartışılacak konular arasında yer alıyor.
Bu gelişmeler, Suriye'deki iç savaşın sona erip ermediği konusunda belirsizlik yaratıyor. Anlaşmanın uygulanabilirliği ve tarafların niyetleri, Suriye'nin geleceği üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olacak. Suriye'deki bu yeni dönem, uluslararası ilişkiler açısından da önemli sonuçlar doğurabilir.